Acil Şartlarda Fıtık Ameliyatları
Karın duvarı fıtıklarının tek tedavisi cerrahidir yani ameliyatla onarılmalarıdır. Ancak tespit edilen her fıtığın hemen ameliyat edilip edilmemesi konusu da son yıllarda cerrahlar için ilginç bir araştırma konusu olmuştur.
Cerrahlar geleneksel olarak kesin tanı konmuş tüm fıtıklar için ameliyat önerirler. Bazı fıtıklar için bu gerçekten zorunlu gibidir. Özellikle bebeklerdeki ve çocuklardaki kasık fıtıkları yüksek boğulma riski nedeniyle vakit kaybetmeksizin ameliyat edilmelidir. Yine kadınlarda görülen inguinal ve femoral herniler için de ameliyatın geciktirilmemesi önerilir. Zira bu tür fıtıklar dar bir açıklıktan dışarı çıktıkları için karın içine geri dönmeleri zordur ve bu durum zamanla daha da sıkıntılı hal alabilir. Göbek fıtıklarının önemli bir kısmı da bu kapsam içinde değerlendirilmelidir.
Karın duvarındaki zayıflıktan veya açıklıktan dışarı çıkan karıniçi organlarının bu geçiş yerinde sıkışması ve karın içine geri dönmemesi haline “boğulmuş fıtık” denir. Burada boğulan organların barsak olması halinde beslenme bozukluğu gelişme riski söz konusudur.
Bağırsakta beslenme bozulur ve tedavi gecikirse beslenme bozukluğu yerini kangrene yani fıtık içeriğindeki barsak kısımlarının canlılığını yitirmesine neden olur. Bu durumda olay sadece bir fıtık ameliyatından çıkarak büyük bir karın ameliyatı haline dönüşür. Canlılığını yitiren barsak kısımları çıkarılmalı ve canlı iki uç birbirine ağızlaştırılmalıdır (anostomoz).
Boğulmuş bir fıtık olgusunda beslenmesi normal (pembe renkli) ve kangren gelişmiş (mor renkli) bağırsak ansları.
Boğulmuş fıtık olgularında yapılacak onarımın güvenilirliği ve kalıcılığı da elektif şartlarda yapılan ameliyatlardan daha düşük olabilir. Bunun bir nedeni akut olay ve enflamasyon (iltihap) nedeniyle dokuların o an için nispeten olumsuz karakteristiğe sahip olmaları, ayrıca boğulmuş fıtık ameliyatlarında prostetik yamaların kullanımının da bugün bile bir derece tartışmalı bir konu olmasıdır.
Normalde fıtık ameliyatları komplikasyon (morbidite) riski düşük, ölüm (mortalite) oranı ise sıfıra çok yakın cerrahi prosedürlerdir. Ancak boğulmuş fıtık durumlarında hem hastanede yatış süresi, hem yoğun bakım ihtiyacı, hem de komplikasyon oranı artar, ölüm riski de söz konusu hale gelir. Hasta yaşlı, düşkün, yandaş sistemik hastalık (şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları, akciğer patolojiler) mevcut ise tehlike daha fazla demektir. Tanıdaki gecikmenin derecesi de bu risklerde rol oynar. Bu nedenle, boğulmuş fıtıklar acil cerrahi olgular olup, vakit kaybetmeksizin ameliyata alınmalıdır.
Bununla birlikte, son dönemlerde ABD ve Britanya’da yapılan bazı araştırmalarda hastaya ciddi bir rahatsızlık vermeyen ya da minimal semptomatik olan fıtıkların ameliyat edilmeden yakın takiple izlenebileceği fikri ortaya çıkmıştır. Bu görüşü savunanların dayanağı bu tip sorunsuz fıtıklarının yıllık boğulma riskinin oldukça düşük olmasıdır. Buna karşılık, bir İskoç araştırma grubu ağrısız ve semptomsuz kasık fıtıklarının zamanla mutlaka semptomatik hale geldiğini ve bu nedenle sağlık durumu izin veren her hastanın ameliyat edilmesinin daha uygun olacağını bildirmiştir.